Evvel zaman içinde ülkenin birinde bir kral ve bir kraliçe yaşarmış. Bu kral ve kraliçenin dünyada tek bir dertleri varmış. Bir çocuklarının olmaması ikisini o kadar üzüyormuş ki, sarayın bütün büyücüleri buna bir çare bulmak için uğraşıyorlarmış ama boşunaymış.
Yıllar birbirini kovalamış, kralla kraliçenin yalnızlığı günden güne artıyormuş. Onların bu halini gören iyilik perileri onlara bir çocuk armağan etmeyi kararlaştırmışlar. Derken kralın bir kızı olmuş. Bu duruma ikisi de o kadar sevinmişler ki mutluluktan neredeyse uçacaklarmış. Bir yıl sonra kızlarının yaş günü gelip çatmış. Kral büyük bir yaş günü kutlaması yapmaya karar vermiş. İyilik perilerini de davet etmeyi unutmamış.
Yedi tane iyilik perisi davete katılmak için saraya gelmiş. Yenilmiş, içilmiş. Daha sonra yedi peri
krala, küçük kızları için yedi tane dilekte bulunacaklarını söylemişler. Tam bu sırada sarayın
büyük kapısı açılmış, içeriye simsiyah elbiseler içinde yaşlı ve çirkin bir kadın girmiş. İki büklüm, sopasına dayanarak kralın yanına gelmiş, “Yaş gününe neden çağırılmadığımı merak ediyorum, bakıyorum perilerle oldukça eğleniyorsunuz. Benim de küçük kızınız için bir dileğim olacak” demiş. Bunun üzerine perilerden birisi yaşlı kadının kötü bir dilekte bulunacağını düşünerek dileğini yaşlı kadından sonra söylemeye karar vermiş. Periler dileklerini söylemeye başlamışlar. Birinci peri; küçük prensesin çok güzel olmasını, ikinci peri; çok iyi yürekli olmasını, üçüncü peri; çok yetenekli, olmasını, dördüncü peri; çok iyi dans etmesini, beşinci peri; çok güzel sesinin olmasını, altıncı peri de; çok güzel şarkı söylemesini dilemişler. Bu dileklerden sonra yaşlı cadı
küçük kıza yaklaşıp, “Sen büyüyüp güzel bir kız olduğunda, eline iğne batacak ve öleceksin” demiş.
Bu dilek saraydakileri dehşete düşürmüş. Kral adamlarına hemen emir vererek yaşlı cadıyı saraydan attırmış. Yaşlı cadı gittikten sonra yedinci peri ortaya çıkarak “Üzülmeyin, daha ben dileğimi söylemedim. Kızınız eline iğne battığı zaman ölmeyecek. Sadece yüzyıl sürecek bir uykuya dalacak. Yüzyılın sonunda yakışıklı bir prens kızınızı uykusundan uyandıracak” demiş. Daha sonra peri sihirli değneğini saraydaki hizmetçilere dokundurarak onların da yüzyıl uyuyup prensesleri ile birlikte uyanmasını, dilemiş. Yalnız kral ve kraliçe uyanık kalacakmış.
Aradan yıllar geçmiş. Küçük prenses büyümüş çok güzel bir kız olmuş. Babası yaşlı cadının dileğini hiç unutmadığından sarayda en ufak bir iğne dahi bulundurmazmış. Böylelikle kızını koruyabileceğini düşünüyormuş.
Günlerden bir gün güzel prenses, kır gezintisine çıkmış. Gezmiş, eğlenmiş, saraya geri
döneceği sırada bir ev görmüş. İçinde kimin yaşadığını merak edip, kulübenin kapısını çalmış.
Kapıyı açan çok sevimli bir ihtiyar kadınmış.
“Hoşgeldin güzel prensesim” diyerek onu karşılamış.
İçeri geçip oturmuşlar. Prenses bu küçük ve şirin evi çok sevmiş. Her taraf birbirinden güzel işlemelerle doluymuş. Sevimli ihtiyar, küçük prensesin yanına oturup bir yandan işleme
yapmış bir yandan da prensesle sohbet etmiş. Prenses laf arasında ihtiyar kadına elindekinin ne olduğunu sormuş. İhtiyar kadın:
— Ben elişi yaparak geçiniyorum. Bu iğne ve iplik benim ekmek teknem, demiş.
İhtiyar kadının yaptığı el işi prensesin ilgisini çekmiş. “Lütfen müsaade eder misiniz biraz da ben yapayım” demiş. İhtiyar kadın elindeki iğne ve ipliği prensese uzatmış. Hayatında daha önce iğne görmeyen prenses, iğneyi eline alır almaz, iğne eline batmış.
Yıllar önce yaşlı cadının söylediği büyü böylelikle gerçekleşmiş. Prenses oracıkta uykuya dalmış. Hemen prensesi alıp saraya götürmüşler. Kızlarının uyuduğunu görüp yaşlı cadının dileğini hatırlayan kral çok üzülmüş. Günlerce yas tutmuşlar. Prensesi bir yatağa yatırıp, saraydan ayrılmışlar. Yıllar birbirini kovalamış.
Sarayın her tarafını sarmaşıklar ve çalılar kaplamış. Aradan tam yüzyıl geçtikten sonra bir gün yakınlardaki bir ülkenin prensi oradan geçiyormuş. Uzakta çalılıklar ve sarmaşıklar arasındaki eski şato dikkatini çekmiş.
Adamlarına “Bu şatoda kim yaşıyor acaba?” diye sormuş.
Hiçbirisi buna cevap verememiş. Bir süre daha yol almışlar. Yüzyıl önce prensesin uyuya kaldığı ihtiyar kadının kulübesine varmışlar. Kapıyı çalmışlar. Kapıyı uzun yıllar önce ölen ihtiyar kadının torunu açmış. Artık o da yaşlı bir kadınmış.
Genç prens:
— İyi günler dilerim sayın bayan. Siz epeydir burada oturuyorsunuz herhalde. Az ilerdeki şatonun kime ait olduğunu bana söyleyebilir misiniz? Diye sormuş.
İşlemeci kadın, ninesinden öğrendiği bütün hikâyeyi anlatmış. Bunun üzerine genç prens uyuyan prensesi, uyandıracak olanın kendisi olabileceğini düşünmüş. Hemen oradan ayrılıp şatoya
yaklaşmışlar. Şatonun bahçesi çalılıklarla kaplı olduğu için ilerlemek imkansızmış.
Prens çalılıklara seslenmiş;
— Yol verin geçeyim, prensesime kavuşayım. Ona hayat vereyim.
Bunun üzerine çalılıklar açılmış, yol vermiş. Prens geçtikten sonra tekrar kapanmaya başlamışlar.
Prens bahçede yolunu şaşırmış. Nereden gideceğini bilemiyormuş. Bu sırada omzuna konan
bir serçe ona kılavuzluk etmiş. Prens sarayın avlusuna çıkmış. Bir de bakmış ki, şatodaki herkes uykudaymış. Herkes işinin başında uyuya kalmış. Prens saraya girip odaları bir bir aramış.
En sonunda kapalı duran altın bir kapı görmüş ve “Olsa olsa prensesim bu odadadır” diye içinden geçirmiş. Kapıyı açmış odanın ortasında duran yatağın üzerindeki prensesin güzelliği ile büyülenmiş. Yavaşça prensesin yanına yaklaşıp yanağına bir öpücük kondurmuş. Bunun üzerine prenses gözlerini aralamış. Karşısında yüzyıldır beklediği prensini görmüş. Büyünün bozulduğunu anlamış.
Prense:
— Yaşlı cadının büyüsünü bozup beni kurtardınız. Size hayatımı borçluyum. Ne isterseniz yaparım, demiş.
Prens:
— Tek dileğim sizinle evlenmek, demiş.
Prenses, prensin bu dileğini kabul etmiş. Evlenmişler. Üç gün üç gece düğün yapılmış.
Artık şatoda eski uykulu günlerden eser kalmamış. Mutluluk şatoya yeniden geri gelmiş.
Читайте другие сказки здесь.
В моем основном и бесплатном телеграм-канале Телеграм Туркрут | Турецкий язык вы можете получить дополнительный материал.
Также вы можете подписаться на платный телеграм-канал, в котором я делюсь контентом в рамках грамматики уровней А1 и А2.
ЕЖЕМЕСЯЧНАЯ подписка на телеграм-канал уровня А1-А2 стоит 1037 рублей. Оплата автоматически списывается каждый месяц!!! Отписаться от канала можно в любой момент!!!
Жми и подписывайся на канал А1-А2
спасибо большое очень приятно.
Нина, пожалуйста!
спасибо
Рада. Благоденствия!